22 Ekim 2017 Pazar

Geri Döndüm

Selam,

Tam 3 yıl geçmiş birşeyler yazmayalı...
Neler oldu neler değişti hayatımda, bi kere en sevdiğimi kaybetttim onunla birlikte hırslarımı hedeflerimi aslında daha benim bile bilmediğim birçok şeyi.. neyse onun dışında okulum bitti Turkcell'de işe başladım 2 sene çalıştım ve askerlik.. Ahh o askerlik birçok şeyide o götürdü benden mesela içimdeki çocuğu, hırçınlığımı ve dik başlılığımı..
Arkerden hemen sonra ise kurumsal bir firmanın 45 günlük elemeli (öldürmeli) eğitimi.. ve sonunda yine burdayım.

İstediğim şeyi mi yapıyorum hayır! ama Türkiye burası kim zaten istediği şeyi yapıyor ki..Başladım işe 2 hafta oldu aslında bakarsanız üniversite son sınıfta çok isteddiğim o şekilci işteyim şuan şunu iyi anladım ama bir hedef ulaşmak değil de o yolda sarfetttikleri insanı mutlu oluyormuş!

Biz insanlar milyonlarca yıldır hepbir amacın peşindeyiz her birimiz ayrı ayrı ama ne olduğunu gerçekten neyi kovaladığımızı biliyor muyuz emin değilim. Boşluktayım ne peşinde olduğumu ne için burda olduğumu ve ne yapmam gerektiğini bilmiyorum. En önemliside mutlu olmak için ihtiyacım olan şey ne ? tam olarak kestiremiyorum.

Konumuzun çok dışına çıktık bu seferlik bunları yazmak geldi içinden. Yine pazarlama ve tabi ki Antropoloji ile ilgili yazılarım olacak kim okuyor bilmiyorum ama ben yazıyorum sadece.
yazmak iyi gelir belki diye..

Hoşçakalın görüşmek üzere


4 Nisan 2015 Cumartesi

Bana Markanı Söyle Sana Kim Olduğunu/Olmak İstediğini Söyleyeyim


İnsanlar beğendiği, hayranlık duyduğu, satın aldığı veya kullandıkları markaları, kendi imajlarını ifade etmek için birer araç olarak görürler. Örneğin bir Mac sahibiyseniz daha yaratıcı, tasarıma ve farklılığa önem veren biri olursunuz ancak bir Microsoft işletim sistemli bir pc kullanıyorsanız işleve önem veren birisinizdir vs. gibi örnekler çoğaltılabilir.

Bir marka insanlara kendini ifade edici bir yarar sağladığından büyük olasılıkla müşterisi ile arasında ki bağı güçlendirmiş olur.Günümüz reklamlarından bir örnek vermek gerekirse Papia kağıt havlu reklamında, üretim amaçlı ağaç kesmediği, üretimde kullanılmak üzere üretilen endüstriyel ağaçları kullandığından bahsetmektedir. Bir tüketici market raflarında kağıt havlu ihtiyacı için karar verme aşamasındayken Papia'yı seçmesine neden olan içgüdü bu çevreci ruh ya da bir ihtiyacı giderirken ağaçlara zarar verilmediğinin rahatlıcı hissi olabilir.Videoya bir göz atın.

SOSYAL YARAR İNSAN İHTİYACIDIR.YARARLANIN!
Antropolojik bakış açısıyla bakıldığında, insanlar, tarihler boyunca içgüdüsel olarak bir grubun parçası olmayı benimsemişlerdir.İlkel insanlardan günümüz modern sapienslerine kadar her insan bir gruba ait olmayı, dünyayı ve hayatın zorluklarını tek başına karşılamaktansa bir grupla, beraberlikle birlikte karşılamayı yeğlerler.Grubumuz bizi tanımlar, bizim kim olduğumuzu, kimlerden olduğumuz kısmen karakterimizi ve kişiliğimizi tanımlamakta bir belirleyici olur.Bu bizim içgüdümüz.Karşı konulması zordur.!
Günümüzde büyük şirketler insan ırkının bu içgüdüsel tavırlarını algılayıp buna göre stratejiler geliştirerek önemli başarılar elde etmişlerdir. Bir grubun içinde yer almak önemlidir çünkü bir kimlik ve aidiyet duygusu sağlar. Maslow'un ihtiyaçlar hiyerarşisine göre aidiyet hissi çok önemli bir ihtiyaçtır ve diğer birçok ihtiyaç(fizyolojik ihtiyaçlar,barınma vs.) gibi karşılanması gerekir.

Bir örnek vermek gerekirse, ilk olarak aklıma Harley Davidson kullanıcıları geliyor.Bu markanın tutkunları hemen hemen her yerde birlikte geziler düzenler, birbirlerine ihtiyaçları konusunda yardımcı olur, gezi güzergahları konusunda fikir birliğine varmak için toplantılar düzenler vs. vs. gibi birçok konuda iletişime geçerler.Bu onlara bir grubun içinde yer alma hazzı verir.Kendini özel hissettirir!Bu da oldukça önemli bir insan gereksinimidir.

Bir insan bir ürünü(markayı) sadece ihtiyacı doğrultusunda satın almaz. Paco Underhill ''Eğer mağazalara sadece bir şey satın almaya ihtiyacımız olduğunda ve yalnızca planladığımız şeyi alsaydık ekonomi çökerdi'' demiş.Gerçekten öyle.Çünkü insanlar bir markayı sadece ihtiyacı giderdiği için ya da gerektiği için satın almazlar.
İnsanlar markaları kullanarak bir dışa vurum, bir ifade biçimi olarak kullanırlar. Bir farklılık, aynı markayı kullanan insanlarla birlikte bir aidiyet ihtiyacını giderirler, kimlikleri tanımlamada kullanırlar, kendilerini ifade etmede kullanırlar. Yapılan birçok antropolojik araştırma göstermiştir ki markalar yalnızca işlevsel yararları için tercih edilmezler.Markalar sosyal ve duygusal yararlar sağlarlar.Ünlü Antropolog Cheryl Swanson'un bir sözü vardır: '' Markalar totemdir.Bizlere kültürdeki yerimiz hakkında hikayeler anlatırlar''.

Markalar tüketicilerine ihtiyaçları dışında yarar sağlayan soyut varlıklardır. Fiziksel ihtiyaçların yanı sıra sağladıkları sosyal ve duygusal yararlar markaları, insanlar için vazgeçilmez kılar. Gerçek bir marka tüketicilerin kendilerinin bile ihtiyaç duyduklarını bilmedikleri bir şeyler yaratan markalardır.
Bir sonraki yazımda görüşmek üzere hoşçakalın :)
Kaynak: Debbie Millman / Marka Kültürü - David Aaker / Markalama Mediacat

3 Nisan 2015 Cuma

Ürün Değil Duygu Satın !

Ürün değil duygu satın.Neden mi?

Bir ürünü günümüz pazarlarında en az iki firma satmaktadır.Yani tek başına bir pazara ürün sokan, kimsede olmayan ürünü satan firma neredeyse yoktur.Peki bu kadar rakip arasında sıyrılmak,farkındalık yaratmak, ihtiyaç duyulan değil ''aranan'' olmak vb. satışlarını arttıracak, marka bilinirliğini, saygınlığını, kişiliğini arttırmak için bir ürünün  yalnızca işlevsel amacıyla öne çıkmak yetmiyor.Duygusal bir faydaya dokunmak, duygusal bir bağ kurmak için daha yüksek bir amaç belirtmek gerekir. Nedir Daha yüksek amaç?


Daha yüksek bir amaç, bazı insanların yaşamlarını geliştirebileceği için öncelikli bir kurumsal hedeftir.Bir müşteri yüksek amaca duyduğu saygı ve hayranlıkla bir markayla bağ kurabilir.

Örneğin Orkid markasının kadınları toplumsal cinsiyet baskısından sıyrılmaya, kadınları başarıya ve özsaygı kazanmaya yöneltmesi insanlarda bir hayranlık uyandırabilir.
Yüksek bir amaç fikrinden etkilenen müşteriler buna destek ve bir parçası olmak 
isteyeceklerdir.

İşlevsel Yarardan Daha Fazlası.!

Müşterilere bir markayı neden tercih ettiğini sorduğunuzda genelde işini gördüğünü, istediğinin o olduğundan vs. gibi gerçekçi cevap veriyormuş gibi görünmek isterler.Ancak bu karar verme aşamasında biraz daha derine inilirse fark edilecektir ki müşterileri o markaya yönlendiren, onu seçmesini sağlayan daha duygusal unsurlar vardır.Bu iç görüleri elde edebilmek adına Antropolojik araştırma yöntemi kullanılabilir.

Yukarıda da bahsettiğim gibi müşterilerin karar verme sürecinde, işlevsel yarar etkisiz kalabilir zira herhangi bir markanın ürünü de aynı işlevsel yararı sağlayabilir. Bu noktada müşteriyi markamıza çekecek, diğer markalardan sıyrılmasını sağlayacak ve arzu edilen olmasını sağlayacak olan duygusal yarardır.

Duygusal yarar markanın satın alma sürecinde veya kullanım deneyimi sırasında bir şeyler hissetmesini sağlama becerisiyle ilgilidir.Bu yarar markaya ve tüketicisinin markaya olan bağına zenginlik ve derinlik katar. 
Bir başarı izleme araştırmasında; Duygusal yarar eklenen 47 televizyon reklamının sadece işlevsel bir yarar sunan 121 reklamdan önemli ölçüde yüksek bir etkili olma puanı aldığı saptanmıştır.

Sonuç olarak bir ürünün tanıtım aşamasında reklamında vs. ürünün sağladığı işlevsel yarardan çok duygusal bir yarar vurgulanmalıdır.Bir markanın ürününün diğerlerinden özel ve arzu edilen olmasını sağlayan duygusal bir bağ-bir yaradır.Örneğimize dönecek olursak bir kadının bir şeyleri KADIN gibi yapabileceğini vurgulamak, özel günlerinde sızdırmayan bir ürün olduğunu vurgulamaktan çok daha fazla başarı ve sadakat sağlayacaktır.

Bu konuda örnekler çoğaltılabilir.Aklıma gelen birkaç reklamı paylaşıyorum.Bir sonraki yazımda ''Sosyal Yarar''dan bahsedeceğim.Görüşmek üzere :)
Kaynak:David Aaker/Markalama  

9 Temmuz 2014 Çarşamba

Marka Kişiliği

Günümüz dünyasına hemen her sektör de olduğu gibi pazarlama sektöründe de  rekabet hızla artmıştır ve pazarda rekabet halinde olunacak çok sayıda firma vardır.Peki,bir pazara girmenin o pazarda tutunmanın çok zor olduğu bu dönemde markaların farklılaşması,öne çıkması, hatırlanması ve tüketici ile bağ kurması gibi temel ihtiyaçlarını karşılaması nasıl mümkündür? 

Bence bir markanın olgunluğu kendi tüketicisiyle arasında olan bağdır.Yani marka,tüketicisinin arkadaşı,bir yakını ve hatta ailesinden biri gibi olmalı,tüketicinin algısında bir kişiliği olmalıdır.

Çoğu markanın bir kişiliği vardır.Markaların kişilikleri tüketicileri tarafından algılanma halleridir.Yani söyle söyleyeyim; Apple'ın kişiliği,lider vasıflı,kendine güvenen,şehvetli,dış görünümüne özen gösteren,iletişim halinde olduğu insanları özenle seçen,havalı biridir.


Satın alma davranışlarının %70'i marka kişiliği ile açıklanıyor,yani tüketiciler markaları insanlar gibi görüp satın alma kararlarını bu kişiliğe göre veriyor.Ayrıca marka kişiliği ile tüketicilerin kişiliğinin uyumlu olması satın alma davranışı tetikliyor yani tüketici kendine yakın hissettiği markalara yöneliyor.Dolayısıyla markalar tüketicinin algısında yaratılmış olan kişiliğe önem verip pazarlama stratejilerini buna göre uygular ise bir adım öne geçiyor.Ancak bunu yapabilmesi için markanın öncelikle tüketicini nezdinde ki kişiliğini öğrenmesi ve marka stratejilerini bu yönde gerçekleştirmesi gerekmektedir.


Bir marka tüketici araştırmaları yaparak tüketicisinin zihninde nasıl konumlandığını öğrenebilir.Faaliyetlerini bu verilerle değiştirip-geliştirebilir.

Türkiye'de GSM şirketleri adına yapılan bir araştırmaya göre;

16-35 yaş grubu gençler arasında Turkcell, Avea ve Vodafone'un nasıl algılandığı araştırıldı. İstanbul'un farklı profillerinde ki semtlerinden 600 kişiyle yüz yüze yapılan ankette farklı sosyo-ekonomik kesimlerin temsil edilmesine gayret edildi. Operatörler 25 temel insani sıfatla değerlendirilirken katılımcıların dile getirdiği 149 sıfat arasından ''heyecan verici, yetkin, samimi, yenilikçi'' öne çıktı. Turkcell'i en iyi ifade eden sıfat ''heyecan verici'' olurken Avea ''samimi'' Vodafone ise ''cömert'' olarak tanımlandı


Araştırmada da görüldüğü gibi insanların gözünde markalar kişilikleştirilmiştir.Araştırmaya göre Turkcell 'heyecan verici' biri gibi görünmesine rağmen tüketicilerin gözünde 'turkcell kazık' 'pahalı' vb gibi başka kişiliklere de sahiptir ve Turkcell Şirketinin bu olumsuz algıların üzerinde durması markanın oldukça yararına olacaktır.Turkcell gençlerin zihninde iyi bir yer etmesine rağmen günümüzde en fazla ihtiyaç duyduğumuz kavram olan 'samimiyet' konusunda sınıfta kalmıştır.


Avea, tüketicilerin zihninde daha ulaşılabilir,daha yakın daha bizden ve daha 'samimi' bir algıya sahiptir.Avea genç,çılgın,renkli ve hareketli gibi algılanmıştır.

Vodafone ise cömert olarak algılanmasına rağmen insanların zihininde soğuk,yabancı ve samimiyetsiz gibi algılanmakta ve bunların üzerine oldukça fazla çalışması gerekmektedir.

Kısaca bir marka,tüketicisinin algısında ki kişiliğini iyi bilmeli,o kişiliği tükecilerinin kişiliği ile uyumlu hale getirmeli,zayıf ve güçlü yönlerini iyi anlayıp marka algısı stratejilerini zayıf bu yönde geliştirmeli,konumlandırmalıdır.

Günümüz tüketicilerine ulaşmak artık kolay değildir çünkü alternatif çoktur ve ulaşılabilirlik fazlasıyla ilerlemiş durumdadır.İşte bu nedenlerle markalar tüketicileri ile öyle bir bağ kurmalıdır ki tüketicisi her ortamda markanın kişiliği savunsun ve değer yüklesin.
Markalar kişilikleriniz bizim için çok önemli onların değerini bilin. :)

26 Haziran 2014 Perşembe

Tüketimin Evrimi ve Antropoloji

Nedir Antropoloji? Fiziki ve sosyo-kültürel açıdan insanı araştıran bir bilim dalı,kısaca 'İnsan Bilimi'.Temeli insana dayandığın için çalışma alanı oldukça geniştir antropolojinin.Bu yazıda antropolojik açıdan kısaca tüketim-kültür ilişkisini ve antropolojinin iş hayatında ki -özellikle pazarlama dünyasından ki-yerini yazmaya çalışacağım.

Peki tüketim nedir? Wikipedia'ya göre şöyle; tüketim, üretilen mal ve hizmetin, ihtiyaç ve isteklerini karşılamak amacıyla insanlar tarafından kullanılması.Bu tanımda asıl vurgulamak istediğim altı çizili kelimelerin ortak paydası yani 'insan'.Üretimi yapanda, o üretilene ihtiyacı olanda ve onu tüketen de insan.Teknolojinin günümüze kadar olan gelişiminin ve bundan sonra ki ilerleyişinin de en temel sebebi-itici gücü ihtiyaçtır.'insan ihtiyacı'.

Bundan yaklaşık 2 milyar yıl önce kesme,parçalama gibi ihtiyaçlarını karşılamak için taş alet üretmeye başlayan ilkel insandan,günümüz teknoloji çağında yaşayan modern insana kadar geçen bu devirde insan ihtiyaçlarının evrimi, çeşitlenmesi ve ihtiyaçlarının bitmek bilmemesi sayesinde insanlık büyük bir evrim geçirmiş oldu.Tabi tüketim ihtiyaçlarla beraber tüketim alışkanlıkları da aynı hızda değişim gösterdi.

Günümüzde tüketim alışkanlıklarının altında yatan nedenler; geçmişten gelen alışkanlıklar,sahip olunan kültür, din, yaşanılan mekan,toplumun normları, tüketicinin içgüdüleri, duyguları, deneyimleri gibi daha sayabileceğimiz maddi-manevi bir çok kültür öğesi tüketim algısı üzerinde önemli bir yol oynar.İşte tamda bu noktada antropoloji pazarlama dünyasına dahil oluyor ve tüketicinin ne istediğini neye ihtiyacı olduğunu neyi-neden tükettiğini, ihtiyaçlarının altında yatan temel nedenleri, içgörüler olarak pazarlama dünyasına sunuyor.
Antropoloji etnografi,odak grup çalışmaları,mülakat,alan araştırmaları,pazar analizleri,semiyoloji,görsel antropoloji ve yeni bir yöntem olarak Kozinets tarafından geliştirilen netnografi gibi birçok yöntemle pazarlama dünyasına yardım elini uzatıyor.Marka ile tüketici arasında etkileşimi sağlayıp iki taraf içinde bir buluşma-anlaşma zemini yaratıyor.tüketiciyi anlamayı,neyi/neden tükettiğinin bilgisini markaya sunuyor.
Kültür temalı reklamların birçoğunu baktığımızda antropolojinin etkilerini görüyoruz.Bu gibi reklamlar birkaç örnek;
Turkcell,İş Bankası ve Coca-Cola gibi büyük şirketlerin yaptığı bu reklamlarda görüldüğü gibi antropolojiden yararlanılmış ve markaların tüketiciyi kültür öğeleriyle etkilemeyi ve marka algısını tüketicinin ihtiyacına göre şekillendirmeyi başarmışlardır.

Özetle antropoloji,tüketicilerin içgörüleriyle hareketle, gerçekten neye ihtiyacı olduğunu ya da neye ihtiyacı olmadığı hakkında markaların bilgilendirilmesinde ve stratejilerini ona göre yönlendirmesinde oldukça kapsamlı veriler ile pazarlamaya birçok katkı sağlayan bir bilim dalıdır.

Dünyada uzun yıllardır pazarlama sektörü içinde var olan antropoloji,yakın tarihte Türkiye'de de büyük birkaç firma tarafından kullanılmaya başlandı ve yüksek ihtimalle birkaç yıl içerisinde yaygınlaşıp Türkiye pazarında da büyük işler başaracak birçok antropolog yetişecektir.